Bu hafta sonu Köln, öyle anlaşılıyor ki ‘tarihi’ bir turnuvaya tanıklık edecek. Hep aydınlar yazarlar sanatçılar tanıklık etmez; bazen de şehirler aydınlara tanıklık eder.
Türkiyeli yazarlar, müzik insanları, sanatçılar ve edebiyatçılar yedi ülkenin
aynı ‘tarikat’ mensuplarıyla futbol oynamak üzere Köln’de bir araya gelecekler. Dörderli iki gruptan ilk iki yarı final ve final derken sonunda bir ülkenin takımı ‘En güzel aydın bizim aydın’ diyecek.
Aldığım duyumlara göre Türkiye turnuvaya sınırlı bir kadroyla gidiyor. Mesela ‘gününde bir Orhan Pamuk’ yokmuş. Kadronun nasıl oluşturulduğu hususunda da rivayet muhtelif. Uçak biletini cebine koyanın takıma seçildiğine dair söylentiler ayyuka çıkmış durumda. Sanat edebiyat kamuoyu, TYS, PEN, MÜYAP gibi meslek örgütlerine danışılmadan oluşturulan kadronun savunmada az adamla yakalanacağı konusunda hemfikir. Harun Tekin’in son vuruşlarda iyi olduğunu herkes söylüyor ama Bağış Erten’in yazdığı maniyi bestelemek karşılığında takıma girdiği, henüz yalanlanmış değil. ‘Ağbi ne iş’ diyenlere Bağış, Harun Tekin’in ‘Cambaz’ klipindeki kaçışını gösteriyormuş.
Mesela Almanların turnuvaya katılacağı iki takımdan biri polisiyeciler. Emrah Serbes niye kadroda yok? Sakatmış, diyorlar.
Avusturyalılar ve İsveçliler, romancı ağırlıklı bir kadroyla geliyorlarmış. Barış Bıçakçı’yla onları göğüslemek mümkün mü emin değilim. İnsan orada ne bileyim bir Hasan Ali Toptaş’ı arıyor. Suskun ve kederli bir Hasan Ali Toptaş hiç olmazsa oyunun temposunu düşürürdü.
Telefonda, takımın önceki hocası Ümit’li Metin Yıldız’la konuştum. Açık açık her şeyi anlattı bana. “Bundan önceki turnuvada kadroyu bile ben yapamıyordum” dedi. “Ben takımın idman performansına bakıp kadro oluşturuyorum, benim önüme kitapların kaç baskı yaptığı, albümlerin satış rakamları geliyordu” dedi. İnsanın önüne rakamlar gelince hoca bile olsan elin ayağın tutulur haliyle.
“Erkan ağbi” dedi Metin hoca, ağlamaklı bir sesle, “Yine İsveçlilerle oynuyoruz, hepsi uzun adamlar. Korner kazanmışız, Bağış Erten, Ömer Erdoğan veya ne bileyim Lugano gibi kafaya vurmak için rakip ceza sahasına çıkıyor” dedi. “Sen de Hayko Cepkin’i dönen toplar için yayda kullansaydın” dedim. “O da sakatlanmış numarasıyla sahanın kenarında güzel bir motif bulmuş dövme yaptırıyordu” dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. “Bağış vicdanlı adamdır, yapmaz hoca” dedim demesine de, söylediğime ben de inanmadım. Yani vicdan sözcüğü burada pek uymadı, en azından. Zaten hoca da bana öyle bir baktı ki...
Bu sanat edebiyat takımıyla futbol olur mu, benim de ne yalan söyleyeyim nutkum tutuldu.
ERKAN GOLOĞLU